Divarese ve Yolculuk Terapisi işbirliğinde son durak: Ayvalık. Yılın en güzel mevsiminde keşfetmeye ne dersiniz?
Zeynep Atılgan Boneval / www.yolculukterapisi.com
Tarihi taş evlerin dizildiği labirent sokakları, bahçelerinde kızıl, turuncu, sarı, yeşil sonbahar renkleri ile bezenmiş ağaçları, kapı önlerinde renk renk sardunyalar ve akşam sefaları, güneşe uzanmış kedileri, ev önüne park etmiş traktörleri, sokaklarda oynayan çocukları, kapı önlerinde sohbet eden komşuları, gelen geçene selam veren nineleri, kahvede oturan dedeleri… Tepelerde yemyeşil dev çam ormanları, yağmur sonrası taze toprak kokusu, denizin kıyısında kıyıya hafifçe vuran dalga sesi ile pırıl pırıl lacivert denizi… Ayvalık gerçekten çamlar ile deniz arasında bir nostalji…
Zeytincisinden sabuncusuna, tatlıcısından bakkalına, pazarcısından esnafına, mandırasından kahvesine, kuşaklardır baba mesleğini devam ettiren halkı, aynı mahallede aynı evi, aynı komşuları, aynı kahveleri, aynı denizi, aynı gökyüzünü paylaşarak bir masum kasaba yaşantısını devam ettiriyor.
İhtişamlı Rum Evleri
Ayvalık 18. ve 20. Yüzyıllar arasında çok zengin, güçlü bir liman ve kültür kentiymiş. Bu dönemde Ayvalık’ta Rum nüfusu Türk nüfusunun 100 katıymış. Zaten şehir, zeytin, sabun ve deri üretimi ve ticaretinde hep daha ön planda olan Rumlar sayesinde zenginleşmiş. Varlıklı bir Rum yerleşkesi olması sayesinde mimarisinden mutfağına Rum kültürü Ayvalık’a miras kalan bir değer olmuş.
Günümüzde Ayvalık sokaklarını gezerken gördüğünüz görkemli tarihi evler işte bu zenginlikten beslenen geleneğin birer yansıması. Eski Ayvalık’ın daracık sokaklarında, iki-üç katlı sarımsak taşı duvarlı, ahşap iç mekanlı, neo-klasik mimarideki tarihi Rum evlerinin hala kapılarının üzerindeki alınlıklarda yapım tarihlerini, taşa nakşedilmiş halde görebiliyorsunuz. Pencereler, kapılar, cumbalar, kapı tokmakları, süslemeler, hepsi zarif ve ince bir işçilik ürünü. Hepsi Anıtlar Kurulu tarafından koruma altında olan yaklaşık 3800 ev, kilise, zeytinyağı, sabun ve deri fabrikası gibi orijinal Rum mimarisindeki tarihi binalar, Ayvalık’ı Türkiye’nin en görkemli ve güzel korunmuş Rum yerleşimi yapıyor.
Kurtuluş Savaşından sonra mübadele döneminde Yunanistan’dan gelen Makedon, Boşnak, Midillili ve Giritli Türkler, Ayvalık’a özgü tarihi yerleşim dokusunu bozmadan hayatlarını evlere, zeytinliklere, sokaklara, sofralara yerleştirmişler.
Bir Tencerede Kaynayan Farklı Mutfak Gelenekleri
Verimli toprakları, bol yağmuru, doğanın cömertliği ile kutsanmış yörenin çeşit çeşit otları, yanı başındaki denizinden gelen ahtapotlar, çipuralar, iskorpitler, barbunlar, çevredeki tazecik otlarla beslenen hayvanların et ve sütleri, Ayvalık’ta yaşayan Osmanlı, Rum, Boşnak, Makedon, Midilli, Girit gelenekleri ile yoğrulmuş, ortaya çok kültürlü, çok köklü bir harman mutfağı çıkmış. Her gelen bayrak yarışı gibi birbirinden devraldığı tencere mirasını geliştirerek yeni nesillere taşımış. Genelde mutfak kültürü ‘Rakı, balık, Ayvalık’ diye bilinse de aslında Ayvalık’ta ciddi bir gastronomik miras var.
Ayvalık Otları, Pazarı ve Lezzetleri
Türkiye’de otların en fazla çeşidini, en tazesini Ayvalık ve civarında bulabilirsiniz. İzvinya (yabani kuşkonmaz), deniz fasülyesi, arap saçı (rezene), turp otu, ebegümeci, akkız (şevketi bostan kökleri), cibez, istifno, hindiba (radika), papule, hardal otu, deniz börülcesi, zaho, ısırgan otu, kuzu kulağı, muhliye, kazayağı gibi kimisinin ismini ilk defa duyduğumuz bu yabani otlar nefis yemeklere dönüşüyor. Salatalara, sıcak ve soğuk mezelere, deniz mahsullerine ve et yemeklerine mutlaka birisi lezzetini katıyor.
Kimileri mevsiminde, kimileri yıl boyunca bulunabilen bu otların, gelinlik kız gibi demetlenerek sergilendiği Ayvalık Pazarları, adeta aromatik birer geçit töreni gibi.
Her çeşit ot, sebze ve meyveyi en taze haliyle bulabileceğiniz, mis kokular arasında bir renk cümbüşü yaşayabileceğiniz halk pazarları, Ayvalık mutfağının asıl kalbinin attığı Cunda Adası’nda Cumartesi’leri, Ayvalık merkez’de Perşembe’leri, Sarımsak’ta ise Salı’ları kuruluyor.
Zeytin & Zeytinyağı Geleneği
Ayvalık ve çevresinde dere tepe her yer zeytin. Yüzlerce yıllık zeytinlerin rüzgarla salınan yaprakları güneş ile gümüş gri parlıyor ve siz zeytin manzaralarına doyamıyorsunuz.
Ayvalıklıların ‘Yaşam Ağacı’ zeytin. Doğanın ve toprağın cömertliğini, insanın da ona duyduğu saygı ve sevgiyi, her an, her adımda hissettiğiniz bir zeytin diyarı Ayvalık. İnsanın toprak ananın çocuğu olduğunu Ayvalıklılar gönülden biliyor.
Zeytin ağacı varlığı aynı zamanda bir kültür varlığını, mirasını temsil ediyor. Ayvalık merkezde ve Cunda’da bu kültürü yaşatan ve sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışan zeytinci ve zeytinyağı üreticileri var. Bizim tadını en çok beğendiğimiz Kürşat oldu. Cunda’da ise Has Ada. Ancak damak tadı değişebilir: Özgün, Monteida ve Ekbir’in tadına da bakabilirsiniz.
Adım Adım Eski Ayvalık Sokakları
Ayvalık eski şehir keşiflerinize, Ayvalık’ın en güzel tarihi taş Rum evlerinin yer aldığı Cumhuriyet, İsmet Paşa ve Maraşal Fevzi Çakmak caddelerini kapsayan İsmet Paşa Mahallesinden başlamanızı tavsiye ederiz.
İlk durak La Maison de Barbara. Burası bir sanat evi. Eski bir deri yıkama atölyesinden kalma tarihi bina, Şerif Kaynar tarafından satın alınıp, mimar Fırat Aykaç ve tasarımcı Tulya Madra tarafından çelik konstrüksüyon, beton, sarımsak taşı ve zeytin ağacı kullanılarak, 13 metre tavan yüksekliğinde muhteşem bir sanat evine dönüştürülmüş. Şerif Kaynar’ın hayranı olduğu 1930-1997 yılları arasında yaşamış Fransız piyanist şarkıcı Barbara’ya adanmış bu mekan, farklı sanatçılara bir süre çalışma ve yaşama alanı olarak ev sahipliği yapıyor. Yerli ve uluslararası tüm disiplinlerdeki sanatçılara, yazarlara, müzisyenlere, akademisyenlere, kuratörlere ve kreatif kişilere açık olan bu ‘Residency’ programı kapsamında seçici komite tarafından seçilen sanatçılar, 3 Katlı 80m2’lik ana bina, 35m2’lik avlu ve 30m2’lik stüdyo alanında, 5 hafta ile 16 hafta arasında konaklayıp sanat çalışmaları gerçekleştiriyor, ve kendi eserlerinin yanı sıra evden ayrılmadan Barbara temalı bir eser bırakıyorlar. Barbara bu güne kadar Fuat Çağatay, Seçil Erel, Mahmut Celayır, Aslı Kutluay, Barış Sarıbaş, Larissa Araz’a ev sahipliği yapmış. (Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi No.162)
Ufacık bir meydanda kahve molası vermek isterseniz adresiniz Kvcii Coffee House. Yine tarihi tek katlı bir Rum taş binasının restorasyonu olan bu keyifli kahve evinde kahvenizi yudumlarken, kavanoz’un kısaltması Kvnz isimli özel tatlılarını da deneyebilirsiniz. (Cumhuriyet Cad. 4. Sok. No:1)
Köşesinde yer alan Şimdi Rum Meyhanesi’ne akşam yemeği alternatifleri bölümünde yer vereceğiz. Diğer çaprazında yer alan Gazozcu Faik’in eski bakkal görünümlü dükkanına bir göz atmayı ihmal etmeyin.
Bir de yolda karşınıza Alef çıkacak sağlıklı organik lezzetlerin yanı sıra paçanga, çin böreği, humus ve günlük lezzetler için uğrayabilirsiniz.
Ardından rota Taksiyarhis Kilisesi Anıt Müzesi. Rumca ‘Baş Melek’ anlamına gelen Taksiyarhis Ayvalık’ın ilk ve en eski kilisesi. Taş duvar ve ahşap sütunlu dış yapısı çok mütevazi olsa da, neo-klasik stilde zarif ve ihtişamlı iç mekanı ve Hz. İsa’nın yaşam hikayesinin anlatıldığı ikonaları oldukça etkileyici. Kilise ilk olarak 15. yy.’da küçük bir kilise olarak inşa edilmiş. 16.YY sonu ile 17.YY başında bir Rum yerleşkesi olarak Ayvalık epey gelişince, kilise 1753 yılında büyütülmüş. 1844 yılında ise yeniden inşa edilmiş. Ancak birçok deprem geçirmiş olduğu için ilk döneminden geriye eser kalmamış.
Bemanın üzerindeki Pavlus ve Petrus’un binanın tanrıya sunumu freskosu ve güney bahçe girişinin üzerindeki 1753 tarihli kitabe, 2. dönemden kalma eserler. Girişin üzerinde yer alan 1844 tarihli kitabe ise kilisenin 3.dönemine ait. Kilise Kurtuluş Savaşından sonra tekel deposu olarak kullanılmış, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyonu tamamlanmış ve 2013 yılında müze olarak faaliyete geçmiş.
Ayvalık’ta bugün camii olarak işlev gören iki görkemli kilise binası daha var. İlki Saatli Cami. Ayvalık’ın ekonomik olarak en güçlü olduğu dönemlerde 1870 yılında Agios Yannis Kilisesi olarak Rumlar tarafından inşa edilmiş. 1928 yılında mübadele sonrası camiye çevrilip içindeki Hristiyanlık dinine ait freskolar silinmiş. İhtişamlı yapının yüksekliği 24 metre, saatin yer aldığı çan kulesinin yüksekliği 24 metre ve sonradan eklenen minarenin yüksekliği ise 44 metre. Bahçesindeki çamlar ve çınarların arasında upuzun yükselen çan kulesi ve minare görkemli bir görüntü sergiliyor.
Diğeri ise Çınarlı Camii. Hamdibey Mahallesi’ne doğru ilerlediğinizde Alibey caddesinde yer alan kilise, yine Ayvalık halkının ekonomik ve siyasal yönden en güçlü olduğu dönem olan özerklik döneminde inşa edilmiş ve 1790’lı yıllarda tamamlanmış. 3 dönümlük bir bahçede 600 metrekarelik bir alana Yunan Haçı şeklinde 30 metre yüksekliğinde inşaa edilen kilise gerçekten kocaman ve ihtişamlı bir görüntü sergiliyor. Kilise 1923 yılında camiye çevrilince müezzin mahfili ve mihrap eklenmiş.
Ardından bir Alibey Caddesinin sonuna kadar ilerleyip, meydanda yer alan Şeytanın Kahvesi’nde bir kahve veya koruk suyu içmek için mola verebilirsiniz. Şeytanın kahvesinin isminin bir hikayesi var: Halil sevimli ve hareketli bir çocuktur, çocuk aklı ile Rum kadınlar çalı ateşinde gözleme pişirirken onlara küçük küçük taşlar atar, ama duvarın arkasından attığı için kimse onu göremez. Kadınlar sonunda taşın nereden geldiğini keşfeder ve Şeytan Halil diye çağırmaya başlarlar. Mübadele’den 45 gün önce Ayvalık’a gelen ilk Türk mübadillerden olan Halil bu kahveyi açar. Vefatından sonra çocukları ve torunları kahveyi devam ettirir. (13 Nisan Cd. No:2)
Hemen yanı başı komuşusu olan Çöp Madam’a mutlaka uğrayın. Ayvalık’a gönül vermiş Kanadalı bir sanatçı olan Tara Hanım’ın başlattığı bu sosyal dayanışma girişimi 10. yılını tamamlıyor. Hiç çalışmayan ve kazancı olmayan Ayvalık’lı kadınlara hem bir meşgale hem de bir gelir sağlayan bu girişimin prensibi şöyle işliyor: Ayvalıklı ev hanımları zaman zaman evlerinde veya atölyede, kumaşlar, cips kağıtları, gazoz kapakları, yem torbaları, un çuvalları gibi geri dönüşüm atıklarını değerlendirerek, çeşit çeşit dekoratif objeler üretiyor ve her ürüne kimin el emeği ise onun ismi konuyor, geliri de o kişiye aylık olarak veriliyor.
Bu sayede hem çalışmayan kadınlar ekonomik bir özgürlük kazanıyor, hem de yerel halkın gelen turist ile sadece anlık değil el emeği göz nuru ekolojik hatıralık bir bağı da kurulmuş oluyor. (13 Nisan Cd. No:2)
Eğer kahve ve tatlı molanızı daha ileride vermek isterseniz Ayvalık’ın en karakterli ve tatlı kafelerinden birisi olan Pino’ya uğrayabilirsiniz. Lezzetleri ve atmosferi çok keyifli. Kahvaltısı için gideni de çok. (13 Nisan Cad. No 27 3.sokak)
Tekrar kendinizi sokaklara vurup, 13 Nisan Caddesi üzerinde ve onu kesen caddelerdeki harika Rum evlerini seyrederek ilerleyip, Merkez Hastane Caddesinden 9. Sokağa inip, yeni restore edilen Ayazma Kilisesini görün. Ayazma; Kemal Paşa Mahallesinde binalar arasında kaybolmuş olan bu tarihi bina, muhteşem bir restorasyon geçirerek Mart 2018’de müze olarak açıldı. İçindeki su kaynağı kutsal ve şifalı kabul edildiğinden Ayazma veya Faneromeni Kilisesi diye anılan kilisenin girişindeki alınlıkta 1890 tarihi yazıyor. Sarımsak taşından Neo-klasik üslüpta inşa edilmiş kilise, girişindeki Korint tipi dört adet sütunun üzerindeki arşitrav ve üçgen alınlık ile yunan tapınaklarını andırıyor. Zaman içerisinde zeytinyağı fabrikası, tütün deposu gibi değişik amaçlarla kullanılan kiliseye, asma kat niteliğinde bir kat eklenmiş. Beşik çatı ile örtülmüş ve çatının kare bölümlerinin her birinin ortasına alçıdan çiçek kabartmaları yerleştirilmiş. Şimdi çok güzel bir restorasyondan geçerek hem ziyarete açılmış hem de konser ve sergi gibi etkinliklere ev sahipliği yapacak.
Ayazma’dan sonra Barbaros Caddesi üzerinden geri dönüp, Macaron Mahallesi’ni keşfedin. Türkçe karşılığı Mercanköşk anlamına gelen Latince Marjoram kelimesinden türetilmiş kekik ailesinden bir bitki türü, Rumcada Macaron haline dönüşmüş. Bu mahallede vakti zamanında çok yetiştirildiğinden mahalleye Macaron deniliyor. Ayrıca Girit mübadilleri tarafından bu bitkiye (kahveye de konulduğu için) ‘‘Kahve kokusu” da denilirmiş. Ayvalık’ın en eski bölgelerinden biri olan Macaron, 100-150 yıllık Neo-Klasik üslupta Sarımsak taşından yapılmış tarihi taş evleri ve dar sokaklarıyla geçmişin izlerini hala yaşatan bir mahalle. Bu mahallede yer alan Macaron Konağı, çok güzel bir restorasyon sonrası Ayvalık’ın eski günlerini canlandıran bir konak.
Ardından Barbaros caddesi üzerinde ilerleyip, Macaron’un tarihi kahveleri olan Mor Salkım veya Çamlı Kahve’de bir kahve molası veya Macaron Muhallebicisi’nde bir tatlı molası verebilirsiniz. (Barbaros Cd. 15. Sk.)
Şimdi biraz antikalara göz atma zamanı. Barbaros Caddesi 9. Sokaktaki Antikacılar Sokağında yer alan Antiklopedi, Çingene Antik, 1903 Antik ve Cafe S gibi dükkanlarda Eski Rum evlerinden çıkan ahşap, cam, demir mobilya, sehpa, kapı ve objeleri bulabilirsiniz. Canınız tatlı çekti ise cicili bicili şirin bir kafe olan Cafe Caramel’in ünlü irmik tatlısının tadına bakabilirsiniz (Barbaros Caddesi 9. Sokak)
Ardından sanata, tasarıma ve eğitime destek derneği olan Destek Tasarım Akademisi’ne uğrayın. Film gösterimleri, resim, heykel ve fotoğraf sergileri, müzik dinletileri, söyleşi ve atölyelerin gerçekleştiği, sanatçıların eserlerini bağışladığı koleksiyonun satıldığı ve derneğin işletmesi olan Kafedemia isimli kahve evinden elde edilen gelirlerin derneği desteklediği bu mekan, kültür ve sanata destek olmanız için biçilmiş bir kaftan. (Barbaros Cad. 46-48) Yanı başındaki sokakta yer alan Sanat Fabrikası Tiyatrosu’nda ise tiyatro ve dans gösterimleri gerçekleşiyor. (Barbaros Cd. 4. Sk. No:2)
Sanat Fabrikasının hemen karşısında yer alan Alpimona’da Aygen Köse’nin yastıkları, el yapımı bez bebekleri ve Füsun Aydınlık’ın el boyama taş ve taş takılarına bir göz atın mutlaka.
Şimdi önce yemek sonra da alışveriş zamanı. Lezzetleri ve sunumları ile Ayvalık’ın en rafine lezzet durağı Hane’yi öneriyoruz. Eskiden alt katı bir başhekim muayenehanesi üst katı ev olan tarihi bir Rum evinden dönüştürülen Hane, kurucuları akademisyen Hande Solakoğlu ve edebiyat, sanat ve gastronomi çevirmeni Birsel Uzma’nın entelektüel birikimine yaraşır şekilde 7000’den fazla kitabı raflarında sergileyen, halka açık bir kütüphanesi olan bir kitap & kafe. Sabit bir menüsü yok, her gün mevsimine taze taze ne bulunursa onu pişiriyorlar. Küçük aile tipi mandıralardan aldıkları tereyağ ve süt ürünleri, tahinler, köylü teyzelerin topladıkları otlar ile mutfakta pişen, yemeklere katılan her şey yerel. Rezene çorbası, taze mevsimlik ot salataları, turtalar, izvinyalı (yabani kuşkonmaz) omlet, izvinyalı çorba, guacomole, kırmızı meksika fasulyesi ve otlar ile servis edilen ev yapımı Takolar, ekşi mayalı bagetlerin içinde dana kaburgadan hazırladıkları dana bacon ve dana dil ve kendi yaptıkları sucuklar, fırında deniz levreği füme, el yapımı pizzalar… Kısacası tadına bakacağınız her lezzet yerel malzemeler, el emeği ve gusto ile harmanlanıyor. Sabah 7.00 – akşam 19.00 arası açık mekan, Pazartesileri ve yaz aylarında kapalı. Bizce Hane’ye hem bir sabah hem de bir öğlen ayırmanıza değer. (13 nisan 17. Sokak)
Ancak tercihinizi geleneksel bir esnaf lokantasından yana kullanmak isterseniz, Ayvalık’ın köklü lezzet esnafının ve duraklarının bulunduğu trafiğe kapalı Talatpaşa Caddesine girin. Çeşit çeşit çorbaları, börülce, bamya, kabak çiçeği dolması gibi taze günlük zeytinyağlıları ve ev yemekleri inanılmaz lezzetli esnaf lokantası Paşa Çorba’da bir mola verin. (Talatpaşa Cad. No:14)
Eğer lor tatlısı almak istiyorsanız adresiniz ya İmren Pastanesi ya da Güler Tatlıhanesi. 1946’dan beri lor tatlısı ve lor kurabiye dendiğinde akla gelen ilk yerlerden birisi Güler Tatlıhanesi. En önemli özelliklerinden biri kurabiyelerde karbonat yerine kül suyu, şeker yerine ise üzüm suyu kullanmaları. Midilli Adası’ndan getirdikleri sakız da kurabiyelerine lezzet katıyor. (Talatpaşa Cd. No:34) Bizim ailemizin lor tatlısı durağı ise İmren Pastanesi. Günlük tazecik yapılan lor tatlısını yazları sakızlı dondurma ile servis ediyorlar ve Ayvalık’ta sakızlı dondurmayı ilk kez yapan yer burası. Damla sakızlı kurabiyeleri de harika. (Talatpaşa Cd. No:45)
Zeytin, taze lor, Ayvalık sepet peyniri, isli peynir gibi mandıra ürünleri, enginar, sabun ve çam fıstığı alışveriş için ise adres 3 kuşak bir arada Ayvalık’ın lezzet temsilcisi olan Kesebir (Belediye Cad. No:3)
Zeytinyağı alışverişiniz için ise adresiniz Süner Pasajı girişindeki Kürşat. Girit’te Ayorya köyünde uzun yıllar zeytincilik ve zeytinyağcılık ile uğraşmış, Sardunya adasından getirdikleri özel toprak ile yaptıkları sarnıçlarda beklettikleri zeytinyağları Avrupa’nın birçok yerine ihraç etmiş bu zeytinci aile, 1923’de mübadele ile Ayvalık’a yerleşmesi ve 1931’de eski aile geleneklerini devam ettirmek üzere fabrikasını kurmuş. Kuşaklardır devam eden bu özen ve titizliğin ürünü olan zeytinyağları gerçekten çok lezzetli. Her birinin farklı bir hikayesi olan sabunları da harika, Dükkanda ayrıca seramik sofra ve mutfak elemanları, ahşap ürünler, ev tekstil ürünleri de var. (Gümrük Caddesi, Süner Pasajı Girişi)
Şimdi istikamet muhteşem porselen tasarımları ile gönüllerimizi ve sofralarımızı fetheden Santimetre. Tulya Madra ve Fırat Aykaç tarafından kurulan Santimetre’de her biri muhteşem renklerde ve tasarımlarda, nevi şahsına münhasır gündelik kullanıma uygun kahve bardaklarından sütlüklere, kaselerden kupalara, tabaktan sürahiye, harika porselen ürünler var. Az ama öz üretmeyi tercih eden, bu sebeple de ufak adımlarla öğrenerek büyümeyi sembolize eden Santimetre ismini almış. Eskilerden esintiler taşıyan tasarımları ile hikayesi olan objeler yaratıyorlar. Mesela sapı zeytin ağacı dalından oluşan kahve cezvesinin hikayesi mart ayı ve sonrasında yapılan zeytin ağacı budamalarından elde edilen birçok zeytin ağacı dalının yakılmaya terk edilmesine isyanlarından çıkıyor. Bu yaratıcı koleksiyonda bakır cezvelerden plastik kaplara, cam bardaklardan metal içki mataralarına, gümüş tepsilerden emaye ibriklere kadar geniş bir yelpazeye uzanan mutfak ürünlerini porselen olarak ve çeşitli renk seçenekleriyle bulabiliyorsunuz. (Talat Paşa Cad. Eminzade İşhanı no: 52/2)
Şimdi adres Ayvalık’ın en önemli ve değerli kültür durağı Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi. Kısaca AIMA olarak bilinen bina, 1988 yılından bu yana üst düzey müzik eğitimi veriyor. Yerli ve yabancı müzik öğretmenleri tarafından verilen müzik uzmanlık kursları ve ustalık programları düzenliyor. AIMA ustalık eğitimi yanında Ayvalık yöresindeki genç müzik meraklılarının keman, piyano gibi müzik aletlerini çalmayı öğrenmelerini de sağlıyor. Tınçay ve Haluk Barutçuoğlu’nun, müzik okulu olarak kullanılmak şartı ile Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı’na bağışladığı deniz kenarında bahçe içindeki 3 katlı eski Rum evi, değerli Türk yazarımız Sabahattin Ali’nin kızı Prof. Filiz Ali’nin önderliğinde programlarını yürüten ve bağışlar ile yaşayan bir akademi. Keman ve piyano seslerinin eksik olmadığı bina yazları Taksiyarhis Kilisesi ile birlikte “Klasik Müzik Festivali” kapsamındaki konserlere de ev sahipliği yapıyor.
Son olarak da Sezai Ömer Madra Tarihi Zeytinyağ ve Sabun Fabrikası’nı dışardan görmenizi öneriyoruz. Kuşaklardır zeytinyağı üretimi ve ticareti ile uğraşan Madra Ailesinin dedeleri Sezai Ömer Bey 1919 yılında Midilli adasından Ayvalık’a gelip deniz kıyısındaki yağ ve sabun fabrikasını kurmuş. Şimdi içerisi boş olan bu görkemli bina, zamanında zeytinyağı ve sabun fabrikaları ile dolu olan Sakarya mahallesini gözünüzde canlandırmanız için ideal bir örnek.
Artık Bir kadeh Ma’adra şarabı eşliğinde enfes bir gün batımı izlemek için Sızma Han Otel’ine gidebilirsiniz. Göl gibi denizin karşı kıyısındaki tepelerine batan güneş, gökyüzünde ve denizin üzerinde sergilediği muhteşem ışık oyunları ile her akşam farklı bir şaheser tablo sunuyor.
Bu kadar yürüyüş ve yorgunluğun üzerine akşam yemeğini yemek için en güzel adres Sızma Han’ın restoranı. Denizin yanı başında yemek yediğiniz restoranın sunduğu lezzetler köklerini Ayvalık mutfak kültüründen alan ‘yeni nesil’ bir anlayışın eseri. Ve yemek konusunda gerçekten iddalılar. Ne de olsa mutfak Ayvalık’ın en rafine mutfaklarından birisi olan Hane’nin kurucusu Hande Solakoğlu’na emanet. Rakı & Balık & Meze kültürüne İtalyan esintileri taşıyan menü, deniz mahsülleri ağırlıklı. Fonda tatlı tatlı Leman Sam, Birsen Tezer gibi caz esintileri dinlerken kırlangıç ile balık çorbası, fırında pancar, isli kalamar, deniz mahsüllü risotto, şarap soslu kaburga, 3 gün dinlendirilmiş ayva tatlısı, şarap soslu armut gibi harika lezzetlerin tadına varıyorsunuz. Tabii bir de Ahmet Kaptan’ın akşam tazecik tutup getirdiği ıstakoz, midye, kalamar, balık ne varsa onu hemen pişirip sofranıza koydukları sürpriz lezzetleri de var.
Yemek sonrası bir içki için ise Babu’ya uğrayabilirsiniz. Dünyayı gezmiş görmüş, zeytini ilk olarak işlemiş Ayvalıklı ressam Bülent Bey’in atölyesine o kadar çok gelen giden oluyormuş ki, sonunda mekanını Arts & Crafts Bar’a dönüştürmüş. Kendi tabloları duvarları süslüyor. Caz, blues ve rock ağırlıklı müzik çalan bar her gece 23:00’te açılıyor (Gümrük Cad. 2. Sok)
Diğer Akşam Yemeği Durakları
- Deniz Yıldızı: Eskiden Deniz Kestanesi olarak bilinen, İsmetpaşa Mahallesinde denizin hemen üzerinde Ayvalık’ın en köklü balıkçısını, 36 yıllık Ayvalıklı olan Hasan Atilla 2016’da devralmış ve ismini Deniz Yıldızı’na çevirmiş. Ayvalık otlarının ve yüzlerce yıllık mutfak geleneğinin hakkını veren en güzel deniz mahsülleri restoranı burası. Ortam bildiğimiz balıkçı ortamı, ancak lezzetler şahsına münhasır. En güzel saatleri gün batımı zamanı. Önündeki terasta oturduğunuzda, deniz ayaklarınızın altında, karşınızda Ayvalık adaları, güneşin gökte ve denizde sergilediği ışık oyunlarını izlerken her yemeğin tadına daha çok varabiliyorsunuz. Ayvalık’a özgü otlarla başlamak bir gelenek: Akkız (şevketi bostan), hindiba, zaho, yabani turp otu, deniz fasülyesi, girit ezmesi gibi salata ve mezelerin her biri enfes. Ara sıcaklar ise çeşit çeşit ve her biri tazecik hazırlanan, her lezzeti damaklarınızda şölen yaşayan cinsten: peynirli baharatlı fırın patlıcan, deniz mahsüllü gemici böreği, beğendili ahtapot, kremalı sübye kavurma, baharatlı ahtapot kavurma, lorlu patlıcanlı Rum böreği, deniz mahsüllü erişte, karidesli mantı, kalamar ızgara. Trakya’dan getirttikleri özel peynir tatlısı, Ayvalık’ta Güler’den aldıkları lor tatlısı, ya da pekmez tahin helva ile bu lezzet şölenini taçlandırmak en iyisi. Fiyatlar da böyle özenli lezzetler ve hizmet için İstanbul ve Ege restoranlarına göre çok makul. Üst katında da kendilerine ait 3’ü deniz manzaralı 6 odalı bir pansiyon bulunuyor. (Karantina Sokak No:5)
- Argos: Eski bir belgeselci olan Hamdi Abi İstanbul’un karmaşasından kaçıp Ayvalık’a huzur bulmaya gelmiş. Yazları AIMA’nın bahçesinde, kışları ise sokak içindeki ufacık mekanında müthiş lezzetler sunuyor. Deniz mahsülleri ağırlıklı taptaze ürünleri ile hazırladığı günlük yemekleri son derece leziz. (Gümrük Cd. 2. Sk. No:14)
- Şimdi Rum Meyhanesi: Beyza Hanım ve kızı Dilara ile birlikte Ayvalık’ın ilk kadın meyhanecileri. 12 çeşit yemekten oluşan fiks menüsündeki her bir lezzet gerçekten özel. Yazın minik meydandaki sokağa taşan meyhanede kimi akşamlar canlı sirtaki müzikleri çalınıyor. (İsmetpaşa Mahallesi, Cumhuriyet Cd. 3. Sk.)